İSLAM'A GÖRE EVLİLİKTE ERKEĞİN ROLÜ VE FEMİNİZMİN ETKİSİ (TR)


                İslam’a göre evlilikte erkeğin rolü nedir? Konunun detaylarına inmek sosyal medya üzerinden pek mümkün değil ama otorite konusuna bir açıklık getirmek gerekiyor.

                Allah, Nisa suresinde geçen “kavvam” sıfatıyla babanın/kocanın otoritesini nitelemiştir. Kavvam çok net bir şekilde kaim; idare eden ve hakim; hükmeden anlamlarındadır. Bu otorite aynı zamanda ilgilenmek, geçindirmek, korumak ve yönetmek anlamına da gelir.  

                Kavvam sıfatının otoriter anlamı feminist adalet ve nasafet standartlarıyla çatıştığı için modernist söylemlerle ya önemsizleştirilmiş ya da tamamen kaybettirilmiştir. “Bir cinsiyet bir diğeri üzerinde nasıl otorite sahibi olabilir?” Erkek otoritesi cinsiyet eşitçiliği ile uyumlu hale getirilemeyeceği için bunu uygarlaşmamış dönemlerden kalma bir anlayış olarak görüyorlar.

                Reformistler bu noktada Kur’an’ın mesajına karşı umursamaz bir tavır takınıp, mevzu bahis aile ve evlilik olunca şeriatı söz konusu yapmamayı başarabiliyorlar. Bunun yerine aile kurumunun yapısını kendi bozuk, yozlaşmış modernist anlayışlarıyla değiştirmeyi amaçlıyorlar. Sivil toplum örgütleri aracılığıyla Müslümanlar arasında yer almalarının sebebi de budur. Feminist bir yaklaşımla aile ve evlilik anlayışını dünyanın dört bir yanına yaymak ve Müslümanlara onların “eşitlik” ve “adalet” standartlarını aşılamak.

                Kur’an ve Sünnet’in açık mesajında, her tefsirde ve her koşulda belirtilmiş ve belirtilmeye devam edecektir ki bir kocanın esas hakkı itaattir. Bu itaatkarlık kocanın Allah’a karşı itaatsizliği gibi durumlarda pek tabii ki ortadan kalkacak olsa da genele baktığımızda evlilikte hem kadının hem kocanın hak ve sorumlulukları olmasının yanı sıra birçok alime göre erkeğin yukarıda bahsedilen temel hakkı mutlu evliliklerin temel yapı taşlarından biri olmuştur.

                Kocaları bu otoriteden yoksun bırakan modernist söylem onları ailenin takdir edilmeyen, ATM’yi andıran hizmetkarları haline getirmektedir. Bu anlayışa göre, kocanın görevi aileyi destekleyecek bir gelir kaynağı sağlamaktır ve kadının benzer hiçbir sorumluluğu yoktur. Bunun yanında eğer kadın parayı kazanacak olursa, aile ve tabii ki koca bu paranın kuruşunu koklayamazlar. Kocanın kazancının tamamı aileye aittir. Eğer koca, zorluklarla ortaya koyduğu finansal katkılarının ona bir veto hakkı ya da bir miktar da olsa otorite sağlayacağını düşünüyorsa o rezil bir adamdır. Hayır! Cinsiyet eşitçiliği kadının da en az erkek kadar hatta gerekirse ondan daha fazla otorite sahibi olması anlamına gelir. Hatta, kadın evlilikte daha fazla otorite sahibi olmalıdır ki kadınları asırlarca sözüm ona haklarından mahkum eden “ataerkillik” telafi edilsin.

                Ne yazık ki, Müslümanların da içinde bulunduğu bu modern erkekler bu durumu öylesine özümsemişler ki en doğal haklarını kullanmaktan feminizm karşısında çekinir hale gelmişlerdir. Onlara Allah’ın bahşettiği bir sıfatı gelişigüzel bir biçimde yok saymalarının sebebi nedir? Allah’ın bildiğinden fazlasını mı bilmekteler? Yoksa kadınlara karşı O’ndan daha mı merhametliler?

                Otoriter olmak; zorba olmak ya da uyuz bir adam olmak anlamına gelmez. Tam aksine lider olmak, idare etmek, bilgelikle yönetmek ve dayanıklı olmak anlamına gelir. Peygamber efendimiz ve 4 halife bunun en önemli örneklerindendir. Ve kadınlar da cesur ve liderlik vasfı olan erkekleri çekici bulurlar. Soracak olsak acaba ortalama bir kadın evlenmek için zayıf, itaatkar, kararsız, belirsiz ve yetkisiz bir adamı mı yoksa güçlü, liderlik eden, özgüvenli ve emin adımlar atan bir adamı mı tercih ederdi?

                Güçlü, yönetici erkeklerin değeri, çoğunluğun içinde yaşadığı modern burjuvazi yaşantısı bağlamında fark edilmiyor olabilir. Bu durumda kendinizi zor bir dönemde hayal edin; orta tabaka halkın sahte konforlarla dolu hayatlarının söz konusu olmadığı, insanlara hatalı bir güvenlik anlayışı sunan o yapay güvenlik ağlarının olmadığı bir dönemde her çeşit cinsiyet eşitliği anlayışı yok olup gider. Tilki ininde ateist olmaz derler*. Vahşi doğada, savaş alanında yahut batan bir gemide de feministler olmaz. Bu ölümcül tehlike durumlarında, erkeklerin öne atılması ve canlarını tehlikeye atması beklenir. Bir kurşun karşısında asla cinsiyet eşitçiliğinden bahsedemeyiz. Bu da Allah’ın erkeği kadının karşısında otorite yetkisiyle yaratmış olmasının sebeplerinden biridir. Bu durum O’nun yaratmasının güzelliğinden, Alim ve Latif oluşundandır. Bunun yanında, modernistlerin zorlama eşitçiliği saçma ve anlamsız kalmaktadır.

                Ne yazık ki modernist söylem erkeğin liderliğini suistimal ve zorbalık gibi niteliklerle aynı keseye koymakta sorun görmüyor. Güçlü ve kararlı bir erkek olmak; hayvani ve “toksik maskülinite” hastalığına tutulmuş egoist bir hödüklük olarak görülüyor. Günümüzde artık kullandığımız dilin bile erkeklere, kocalara ve babalara karşı evrimleşmekte olduğunu görüyoruz. Bu yüzden birçokları ortalıkta “Maskülinitenin Sorunları” diye konuşabiliyor. Bu artık öyle bir gidişat haline geldi ki feministler bile şikayet ediyor; gençler toplu halde intihara kalkışıyor. İntihar etmeyenlerse evlenmek, aile kurmak, bereketli bir hayatın temellerini atmak yerine bekarlık hayatını tercih edip amaçsız eğlencelerle ve pornografi ile kendilerini bitiriyorlar. Ama feministlerin kabul etmeyeceği durum da şudur ki aile anlayışını sevimsiz gösteren onların feminizmiydi. Evet bir maskülinite sorunu var. En büyük sorumlusu da feminizm. Erkekler neden takdir edilmeye değer görülmeyen bir esaret ve suistimal hayatına kendilerini adasınlar? Erkekler kendilerini bütün haklara sahip olup hiçbir sorumluluğu olmayan bir kadının kapı paspası haline neden getirsinler? Böyle bir hayatı aklı olan hangi insan ister?

                İslam cinsiyetler arasında Allah’ın cinsiyetleri yarattığı şekle göre bir denge kurmaktadır. Müslümanlar olarak bizler erkek ve kadın olmanın ne anlama geldiğini yeniden gözden geçirmeliyiz. İslam medeniyetinin yeniden canlanmasını istiyorsak her şeyden önce aile kavramını ve aile reisi olan erkekleri yeniden canlandırmalıyız. Müslüman erkekleri ailesini nezaket, bilgelik ve cömertlikle yönetebilecek erkekler haline getirmeliyiz. Aynı zamanda Müslüman kadınları da kocasını sevgi, itaat ve sadakat ile destekleyecek kadınlar haline getirmeliyiz. Böylece Hz. Peygamberin ayak izlerini takip etmiş olacağız. 

-Daniel Haqiqatjou

*There are no atheists in foxholes: Savaş gibi yüksek stres ve korku anlarında her insanın üstün bir güce inanmak isteyeceğini ya da bir beklenti içine gireceğini ve bu sebepten dolayı ortada hiçbir ateistin kalmayacağını iddia eden aforizma.

Yorumlar